Bu yazımda biraz
değişik bir konuya değinmek istiyorum; basınımızda sağlık konularının işlenmesi
ve halka yansıtılması konusu. Nedeni derseniz, bu konunun bir süredir
yazageldiğim sağlık sistemimizde kalite ve hasta hakları konularının önemli bir
parçası olduğunu düşünmem olduğunu söyleyebilirim.
İki soru ile başlayalım:
1. Yazılı ve görsel basınımızda (radyoyu da
televizyon ile birlikte görsel olarak düşünüyorum), omurga sağlığı konusunda verilen bilgilerin kaynakları nelerdir?
Cevap:
a.
Uzman
görüşleri
b.
Ansiklopedik
(popüler) bilgiler (genellikle popüler tıp kitaplarından çeviriler)
c.
Sağlık
kurumları tarafından dağıtılan basın bültenleri
2. Bu durum neden önemli ve bize ne zararı var?
Sırasıyla görelim:
a.
Uzman görüşleri: Çoğunlukla gerçekten alanlarında uzman kişiler
tarafından yazılır. Ancak bir kişinin
alanında uzman olması mutlaka size sunduğu önerileri tarafsızca yaptığı
anlamına gelmez. Bu nedenle de, hem TV hem de yazılı basında yer alan
“uzmanına soralım” program yada köşeleri, kişi yada kurumlar tarafından para ile alınıp satılan ve örtülü reklam
amacıyla kullanılan mecralar haline gelebilirler. Bu durumda, uzman kişi,
sizi kendi kurumunda yapılan “deneysel” kabul edilebilecek uygulamalara
yönlendirebilir, bu konuya daha önce değinmiştim.
b.
Popüler bilgi: Bir yandan daha zararsız izlenimi veriyor (çünkü
arkasında bir uzman olmadığı –bazen- biliniyor), ama bir yandan da ciddi
hasarlara yol açabilecek bir uygulama. İki nedenle:
i. Uzmanlar da ansiklopedik bilgi verebilir, bu
durumda bizler de popüler bilgiyi bilimsel bilgi sanabiliriz.
ii. Bu grup bilgi, tüm dünyada milyonlarca izleyicisi olan tutkulu akımlara yol açıp ciddi
hasarlar verebilir. Örnek; Zerdeçal tozunun, kanserden romatizmaya, kalp
hastalığından yüksek tansiyona her derde
deva olduğunu, hatta belinizdeki ciddi ağrıları gidermek için başka hiç bir
tedaviye gerek olmadığını duyabilirsiniz. Hayallerinizi yıkmak istemem ama,
doğru değil. Olsaydı insanlar bin yıllardır kanserden kaybedilmez, ağrılarının
giderilmesi için cerrahi tedaviye başvurulmazdı. Bütün Omurga Hastalarına
zerdeçal verirdik, hekimlik de süper kolay olurdu.
c.
Ve basın bültenleri. Aslında bence, en samimi olanı bu diyebiliriz, bir koşulla. O koşul, bilginin
kaynağının basın bülteni olduğunun açıklanması. Filanca hastane, şu
hastalığınız için falanca tedaviyi öneriyor; reklam, ama reklam olduğu belli.
Aksi taktirde, bülten bilgisini genel bir bilgi olarak topluma yansıtan basın
kuruluşunun ciddi bir etik ihlali yaptığını söylememiz gerekir.
Ne yapalım?
Bence iki şey yapalım:
1.
Bize sağlığımız hakkında verilen her
bilgiyi enine boyuna sorgulayalım, sorgulamadan bilgi veren basın kuruluşlarına ve popüler sağlık
programlarına itibar etmeyelim.
2. Doğru sağlık bilgisini talep edelim. Örneğin, ciddi gazete ve televizyon kanallarında
oldukça düzgün ve doğru bilgi içeren
ekonomi programları var, ama Sağlık konusunda neredeyse hiç yok.
Daha
önce de söylemiştim; ekonomi konusunda doğruya ulaşma çabamız,
sağlık konusundaki ilgi ve çabamızdan misli misli daha yüksek.