10 Temmuz 2015 Cuma

Hekimlik mesleğinde yeni bir yaklaşım: Hastayı ne kadar korkutursak o kadar iyi!

Bugün sizlerle son zamanlarda giderek artan ve artık neredeyse bir "standart hekim uygulaması" haline gelmiş gibi görünen bir uygulamayı tartışmak istiyorum. "Hastaları ne kadar korkutursanız değeriniz (yada önerdiğiniz ameliyatın değeri) o kadar artar".

Biliyorsunuz yazılarımı genellikle serbest bir hekim olarak benim bilgi ve tecrübeme başvuran hastalarımdan edindiğim izlenimlere dayanarak yazıyorum. Yıllar önce bir devlet üniversitesinde aynı mesleği icra ettiğim yıllarda, hastalar bana somut sorunlarını danışmaya gelirlerdi. Örneğin belim ağrıyor, ne yapabiliriz? Ya da, kızımızda skolyoz teşhis edildi, sizin izlemenizi istiyoruz, vb.

Ancak son yıllarda, muhtemelen hem Devlet Hastanelerinde hem de özel hastanelerde çalışan hekimlerin üzerindeki ağır ciro (yada performans) baskısı nedeniyle artık neredeyse hiç bir hasta, özellikle de en ufak bir MR yada röntgen bulgusu var ise, hem cerrahi önerilmeden hem de eğer en kısa zamanda ameliyat olmaz ise;

  • Kızınızın akciğerleri ve kalbi baskı nedeniyle çalışamaz hale gelecektir.
  • Buradan çıkıp eve giderken dahi felç olacaksınız.
  • Üç zamana kadar yürüyemez ve idrarınızı tutamaz hale geleceksiniz. 
korkutmaları olmadan doktorun yanından ayrılamıyor gibi görünüyor. Bir önceki yazımda da belirtmiştim, saf yanım "ne güzel bak, hastalar her türlü tehlikeden korunuyor" diyor; 

Ama diğer yanım ister istemez "yahu bu ciro / performans işleri çıkmadan önce hastalarımız ameliyat sırası beklerken hepsi mi felç oluyordu yada akciğer ve kalp yetmezliğinden kaybediliyordu" diye sormadan edemiyor. Ne dersiniz, hangisi doğru?

Bu durumda ister istemez 30 derecelik skolyozu başarıyla ameliyat edip hastanın akciğer rahatsızlığını önleyen ve bunu bizlerle sosyal ve yazılı medyada paylaşan hekim arkadaşlarımızı takdir etmek dışında fazla bir şey yapamıyoruz. Zamanın ruhuna uygun ne olsa.

8 Temmuz 2015 Çarşamba

Skolyoz açısı ölçümü: hata mı? etik bir sorun mu?

Bir süredir ara verdiğim skolyoz ve diğer omurga sorunları üzerine yazılarıma devam ediyorum.
Bugün birkaç senedir giderek artan oranda karşıma çıkan ve beni giderek daha fazla rahatsız eden bir soruna dikkat çekmek ve tartışmak istiyorum:

Skolyoz (veya kifoz) açısı ölçümleri

Röntgen üzerinden skolyoz açısı ölçümü yıllardır uygulanan bir yöntem. Aslında bu açılara mutlak önem atfetmeyiz, hastanın görüntüsü de en az açı kadar önemli ama, özellikle internet üzerinden bilgi paylaşımının da yayılması ile, objektif bir ilerleme göstergesi ve ameliyat olma kriteri olarak önemleri arttı.

Belki farkındasınızdır, sihirli bir sayı olarak 40 derece çok üzerinde durulan bir açı. Aslında pek sayı fetişine girmeyi istemem ama, şöyle ilginç bir gözlemim oldu:

Hasta bana röntgeni ile birlikte muayeneye geliyor ve açısının (mesela) 45 derece ölçüldüğünü ve ameliyat önerildiğini söylüyor. Ben hastayı muayene ediyorum ve küçük ve muhtemelen fazlaca önemli olmayan bir skolyoz görüyorum; sonra da, aynı röntgenden, aynı açıyı 25 derece ölçüyorum !!.

Sizce bunun nedeni ne olabilir?
Tabi koca koca profesörlerin bile açı ölçümünde yanılmaları söz konusu, ama, 20 derece???

Yoksa ben çok mu safım? Ne dersiniz?

Kıssadan hisse, eğer bir skolyozlu çocuk annesi yada babası iseniz, açı ölçümü konusunda biraz bilgi edinin, yada güvendiğiniz bir hekimden ikinci bir fikir alın.