24 Haziran 2016 Cuma

“Çaresiz kalan” skolyoz hastaları ve aileleri ne yapmalı?

Son iki gündür, twitter üzerinde benim de istemeden dahil ve neredeyse taraf olduğum bir tartışma sürüyor. Bu yazımı bu konuya ayıracağım.

Kısaca özeti şöyle; @skolyozforum adlı bir grup tarafından “skolyoz 4 yıl beklemez” isimli bir change.org kampanyası başlatıldı. Marmara Üniversitesinden bir skolyoz cerrahı, mesai dışı çalışması nedeniyle ameliyat günlerinin azaltıldığını, bu nedenle de 400 hastalık bir bekleme süresi oluştuğunu bildiriyor, @skolyozforum da bu kampanyayı düzenliyor. Bu uygulamalarını eleştirince de “bu hastalar çok mağdur, başka kimse ilgilenmiyor, biz de bu hekime yönlendiriyoruz” cevabı alıyoruz. Twitter’da beni yada forumu izleyenler bu tartışmayı görmüştür.

Sorun ne?

Bloglarımı takip edenler bu konudaki görüşümü bilirler, skolyoz hastalığının en fazla hasta suiistimali olan hastalıklardan biri olduğunu ve aslında çok az bir kesimi dışında (tüm skolyozların %10undan az) ne sağlık ne de kozmetik olarak ciddi bir sorun oluşturmayacağını söyleyegeldim. Bu durumda, bence şu sorunlar var:

  • 1.     Bu 400 skolyoz hastasının mağduriyetleri gerçek mi, yoksa manipüle edilmiş bir mağduriyetleri mi var? Mesela bu hastalara “sizin evre I skolyozunuz var, hemen müdahale edilmezse mazallah ilerler ve kalbinize baskı yapar” diyenler var mı? Bu hastaların mağduriyetleri ölçüldü mü?
  • 2.     Skolyoz ameliyatı yapan yada hastalarla ilgilenen bir tek bu hekim mi var? Böyle bir iddia diğer hekimlere ciddi bir hakaret içeriyor. Bütün büyük şehirlerde skolyoz tedavisini samimi olarak uygulayan bir çok merkez ve hekim var.
  • 3.     Söz konusu hekim, neden hastaları mağdur etmemek için mesai dışı aktivitelerini bırakmıyor? Hepimiz biliriz, özel çalışan bir hekim muayenehanesi temelli bir uygulama yada ölçüm yapmaya başlar ise, tekel konumunda olduğu devlet hastanesinde aniden uzun bekleme sıraları oluşur. Burada da böyle bir durum olabilir mi? Bu durumda @skolyozforum da buna alet oluyor olabilir mi?
  • 4.     @skolyozforum gibi gruplar (yöneticileri) hastaları herhangi bir hekime yönlendirme yetkisini nereden alıyor? Bu yetkisiz etki, bir süre sonra hasta simsarlığına dönüşebilir mi?


Gördüğünüz gibi, aslında son derece masum gibi görünen bir kampanya, biraz düşünüp eşeleyince nerelere varıyor. Umarım sorularıma verilecek mantıklı cevaplar vardır, bekleyeceğim.


Tüm skolyozlu çocuk ve gençlere ve ailelerine manipülasyonsuz huzurlu ve mutlu günler dilerim. Merak etmesinler, kafalarını kaldırıp çevrelerine baksınlar, araştırsınlar. Ülkemizde “etik” skolyoz tedavisi yıllardır en iyi şekilde uygulanıyor, uygulanmaya da devam edecek.

17 Haziran 2016 Cuma

Skolyoz cerrahisinde Gerdirme (ip) tekniği kullanımı. Ne kadar etik?

Bir süredir yazılarıma ara vermiştim, birkaç gün önce internet üzerinden sorulan bir soru üzerine tekrar yazmayı istedim.

Söz konusu olan, skolyoz cerrahisinde önden “gerdirme” yada yaygın Türkçe adıyla “ip” yöntemi. Aslında mantık olarak yerinde görünüyor, hastanın göğüs kafesine bir-iki delikten endoskop ile giriyorsunuz (yapanlar ayna ismi veriyorlar), eğriliğin olduğu omurlara yan taraftan vidalar yerleştiriyorsunuz, sonra da bu vidaları biraz da gerdirerek bir bant ile birbirlerine bağlıyorsunuz.

Ne oluyor? Hem eğriliğin dış tarafı kısaltıldığı için eğrilik bir miktar düzeliyor, hem de çocuk büyüdükçe mevcut bant uzamayacağı için teorik olarak zamanla bu düzelme daha da fazla oluyor.

Peki, sorun ne?

Daha önceki birkaç yazımda bu ve benzeri tedaviler konusunda yorum yapmıştım. Oturduğumuz yerden bize mantıklı gelen birçok tedavi olabiliyor. Böyle bir “buluş” yaptığımızda, standart bir yol izleriz.
  • ·      Önce buluşumuz (örneğimizde “bant”) laboratuvarda mekanik olarak incelenir, yeterliği test edilir.
  • ·      Daha sonra insana yakın büyüklükte hayvanlara (koyun yada domuz) uygulanıp canlı içinde uzun dönem sonuçlarına bakılır.
  • ·      Sonra (bu iki test başarıyla geçilir ise), uygulamanın deneysel olduğu hasta ve yakınlarına net olarak bildirilerek kısıtlı sayıda hasta üzerinde uygulanır. Bu aşamanın resmi yada gayrı-resmi kurumlar tarafından yakın denetimi şarttır, aksi halde uygulamayı yapanların sonuçları buluşları lehine manipüle edebileceğinden korkulur.
  • ·      Son olarak da, her testi başarıyla geçen “buluş” yaygın uygulamaya kazandırılır.
 
  • Sorun şu: İp tekniği bu basamakların hangisinde?


Ben bilemiyorum. Bu konuda bir literatür taraması yaptım, karşıma hiç yayın çıkmadı.

Bu durumda, yine önceki yazılarımda da vurguladığım gibi, bir kaç soru sormakta yarar var:

  • ·      Acaba bu yöntem ile hastalar üzerinde deney yapıyor olabilir miyiz?
  • ·      Bu uygulamanın bir ruhsatı yada denetleyicisi var mı?
  • ·      Uygulamanın başarısız olduğu anlaşılırsa doğacak maddi ve manevi zararları nasıl karşılayacağız?


Dikkat ederseniz, bu uygulama iyidir yada kötüdür demek istemiyorum, çok iyi bir yöntem olduğu zaman içinde anlaşılabilir. Söylemek istediğim tek şey:

·      Çocuğunuzun etkinliği ispatlanmamış bir yöntem ile tedavi edilmesine razı mısınız?

o   Razıysanız, sorun yok.