Omurga
konusundaki yazılarıma bir süre ara vermiştim. Bu süre içinde boş durduğum
düşünülmesin, skolyoz hastalığı üzerine bir YouTube kanalı oluşturup (https://www.youtube.com/channel/UC506qxzLUjpcbLEK4P-mRSg)
hasta bilgilendirme etkinliklerimi başka bir ortama taşımıştım yalnızca. Ama,
biraz da tekrar tartışılacak konular çıktığı için geri dönmeye karar verdim.
Neden skolyozdan bahsediyoruz?
Hem daha önceki
yazılarımda hem de YouTube videolarımda skolyoz hastalığının sıklığı ve seyri
hakkında bilgiler vermiştim. Her ne kadar oldukça sık (kızlarda %1) görülen bir
hastalık olsa da, biliyoruz ki hastaların çoğu, skolyozlarının farkında bile
olmadan ve hastalıktan hiçbir zarar görmeden yaşayıp gidiyorlar. Frakında
olanların da çoğu, görüntü dışında fazla bir zarar görmeden yaşamlarını
sürdürüyorlar. Böylece, aslında, hastalığın nispeten dramatik diyebileceğimiz
bir sonuca varması (mesela ameliyat) olasılığı tüm skolyozların %1’i gibi
hesaplanıyor.
O zaman bu gürültü niye?
Bu soruya net bir
yanıt bulmak benim için çok zor. Ben skolyoz konusunu yazıyor ve anlatıyorum
çünkü bana gelen hasta sorularının büyük bir çoğunluğunu panik içindeki
ailelerden gelen “felaket, ne yapacağız şimdi?” soruları oluşturuyor. Hastalar
ve aileleri arasında ciddi bir korku var ve internetten gelen (büyük ölçüde
yanlış) bilgilerle de bu korku pompalanıyor da pompalanıyor. Çocukları skolyoz
teşhisi aldığında bütün aileler paniğe kapılıyorlar. Hastalığı bilen annelerin
içi titriyor, acaba çocuğumda skolyoz olur mu, diye. Öyle bir yere geldik ki
aileler normal çocuklarının skolyoz olmaması için tavsiye istiyorlar; hangi
egzersizleri yapsın? Fizik tedaviye götürelim mi? Takdir edersiniz ki, bu çok büyük bir pazar.
Sonuç:
Skolyoz konusunda
yazıyorum çünkü bildiğim en fazla istismar edilen konulardan biri. Diğeri bel
ve boyun fıtıkları, yakında o konuya da girmeyi istiyorum.
Tekrar açıkça
belirteyim. Skolyoz, seyrini iyi bildiğimiz, genellikle tedavi gerektirmeyen,
gerektirdiğinde de tedavi edilebilen bir hastalıktır. Bunun istisnaları çok
nadirdir, büyük ölçüde de çok erken başlayan vakalardır.
Korkmayalım, korkutmayalım, korkutulmayalım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder