Corona virüs hastalığı (COVID-19) üzerine yazılarımın bu ikincisinde, bana hep ilginç gelmiş bir soruyu tartışmak istiyorum.
Soru şu:
Toplulukların şok ya da acı karşısında tepkileri kişilerin tepkileri gibi incelenebilir mi?
ya da daha teknik bir ifade ile, kayıp ya da hastalık ile karşılaşıldığında verdiğimiz tepkileri tanımlayan ve evrelendiren Kübler-Ross modeli topluluklara uygulanabilir mi?
Bu soru nerden aklıma geldi?
Hep birlikte, COVID-19 hastalığı konusunda yapılan uyarı ve telkinlere uymamakta ısrar eden birçok insanın basında ve sosyal medyada teşhir edilişini ve neredeyse lanetlenmesini izliyoruz. Bir kısmımız bu insanların cahil olduklarını, diğerlerimiz ise umursamaz olduklarını düşünüyor. Ne kadar cahiliz tartışmasına hiç girmeden, acaba bu davranış şeklinin temelinde başka bir faktör olabilir mi diye düşündüm ve kendime şu soruyu sordum; bu durum cehaletten mi ya da umursamazlık dan mı kaynaklanıyor, yoksa daha bilimsel bir açıklaması olabilir mi?
Önce, Kübler-Ross modeli
Elisabeth Kübler-Ross 2000'in üzerinde ölmekte olan hasta ve yakınları üzerinde yaptığı, bu kişilerin tepkilerini ölçen ve standardize eden çalışmasını 1969 yılında bir kitap olarak (On Death and Dying, Scribner, 1969; Ekin Uşaklı tarafından Türkçe çevirisi: Ölüm ve Ölmek Üzerine, April yayıncılık, 2011) yayınladığında bu konuda yeni bir devir açıldı ve bu gibi derin yas ve elem durumlarında verilen tepkilerin aslında standart bir evrelendirme sistemi ile incelenebileceği anlaşıldı. Kübler-Ross'a göre bu evreler şu şekilde gelişmekte:
Soru şu:
Toplulukların şok ya da acı karşısında tepkileri kişilerin tepkileri gibi incelenebilir mi?
ya da daha teknik bir ifade ile, kayıp ya da hastalık ile karşılaşıldığında verdiğimiz tepkileri tanımlayan ve evrelendiren Kübler-Ross modeli topluluklara uygulanabilir mi?
Bu soru nerden aklıma geldi?
Hep birlikte, COVID-19 hastalığı konusunda yapılan uyarı ve telkinlere uymamakta ısrar eden birçok insanın basında ve sosyal medyada teşhir edilişini ve neredeyse lanetlenmesini izliyoruz. Bir kısmımız bu insanların cahil olduklarını, diğerlerimiz ise umursamaz olduklarını düşünüyor. Ne kadar cahiliz tartışmasına hiç girmeden, acaba bu davranış şeklinin temelinde başka bir faktör olabilir mi diye düşündüm ve kendime şu soruyu sordum; bu durum cehaletten mi ya da umursamazlık dan mı kaynaklanıyor, yoksa daha bilimsel bir açıklaması olabilir mi?
Önce, Kübler-Ross modeli
Elisabeth Kübler-Ross 2000'in üzerinde ölmekte olan hasta ve yakınları üzerinde yaptığı, bu kişilerin tepkilerini ölçen ve standardize eden çalışmasını 1969 yılında bir kitap olarak (On Death and Dying, Scribner, 1969; Ekin Uşaklı tarafından Türkçe çevirisi: Ölüm ve Ölmek Üzerine, April yayıncılık, 2011) yayınladığında bu konuda yeni bir devir açıldı ve bu gibi derin yas ve elem durumlarında verilen tepkilerin aslında standart bir evrelendirme sistemi ile incelenebileceği anlaşıldı. Kübler-Ross'a göre bu evreler şu şekilde gelişmekte:
- Şok ve inkar
- Öfke
- Pazarlık
- Depresyon
- Kabullenme
Bu evrelerin zamana yayılımı, ve bu süreç içinde kişinin moral ve enerji durumu kısaca aşağıda şekilde özetlenebilir:
Görülebileceği gibi, ani ve beklenmeyen bir acı ile karşılaşıldığında, kişilerin ilk tepkileri inkar etmek oluyor ve açıkçası bu evrede kişinin enerjisi ya da moral düzeyi oldukça yüksek olabiliyor. İzleyen evrelerde bu enerji ve moral düzeyi neredeyse depresyon olarak adlandırılabilecek seviyeye kadar düşüyor, ta ki, acı kabul edilip onunla birlikte yaşamaya uyum sağlanana dek. Tabi, bu evrelerin süreleri kişilerde farklı olarak ortaya çıkabileceği gibi, bazı kişiler bazı evrelerde takılıp daha ileri gidemeyebilirler de.
COVID-19'a verilen tepki bu modele uyar mı?
Açıkçası, bilmiyorum. Bu konuda bir kaynak araştırması yaptım ama modelin topluluklara uyarlanması üzerine herhangi bir kaynağa ulaşamadım. Ama yine de, COVID-19'a verilen toplumsal tepkiye bakınca ilk aklıma gelen Kübler-Ross modeli oldu diyebilirim.
Acaba, birçok insanın bu hastalığa inanmaması ya da ciddiye almaması 'şok ve inkar' evresinde olmaları ile açıklanabilir mi?
Hastalığın nedenleri konusunda acayip fikirler öne sürmek (yarasa yemek, fuhuş, homoseksüeller vb.) ve cezalar kesmek öfkemizin yansımaları mı?
Ya da, bir önceki yazımda vurguladığım değişik tedavi yöntemlerinden medet ummak pazarlık evresinin?
Bu gözle bakıldığında henüz ülkemizde çok ortaya çıkmamış ancak hastalıkla bizden daha önce tanışmış ülkelerde (ör. İtalya) ciddi bir toplumsal depresyon (her ne kadar balkonlarda şarkı söyleyenler de varsa da) geliştiği de görülebilir.
Kabullenmiş ve uyum sağlamış toplumlar olarak da Çin ve Güney Kore örnekleri verilebilir belki.
Sonuç:
Bu yazımın amacı, yalnızca COVID-19 hastalığına karşı verdiğimiz ya da vermediğimiz tepkilerin kişisel değil, aslında bilimsel bir model üzerinden açıklanabilecek tepkiler olabileceğini düşündürebilmek. Doğal olarak, bu önermemin mutlaka doğru olduğunu iddia edemem, sonuç olarak bir Sosyal Bilimci değilim.
Ancak yine de, 'inkarcı ve uyumsuzlar'a bakışımızda farklı bir açı oluşturabilir, belki.