22 Mart 2020 Pazar

Corona günlerinde bilim (1): Corona virüs hastalığının (COVID-19) mucizevi bir tedavisi var mı?


Corona virüs hastalığının (COVID-19) dünyanın her yerinde olduğu gibi ülkemizde de yaygınlaşmaya başlaması görebildiğim kadarıyla iki ana toplumsal tepkiye neden oldu. Bunlardan biri hastalığın tedavisi için mevcut ilaçlardan mucizevi çözümler beklemek (bu yazının konusu), diğeri ve daha yaygın olanı ise hastalığı veya hasta olma olasılığını azımsamak, inkar etmek (serinin ikinci yazısının konusu).
Mucizevi tedaviler içinde önemli bir kısmı geleneksel tıp ya da beslenmeye dayanan öneriler. Bu grup yaygın olmakla birlikte, neyse ki, toplumsal bir inanılırlık ve güvenilirlik kazanma konusunda başarısız görünüyorlar. Televizyon ekranlarının fonksiyonel tıp ya da beslenme vb. uzmanlarından büyük ölçüde temizlenip şöyle ya da böyle tekrar bilim insanlarına açılmasını bu açıdan olumlu bir gelişme olarak bile değerlendirebiliriz.
Ancak, bilimsel görünen veriler ve bulgular da yanıltıcı olabiliyor, bu yazıda esas olarak bu durumu incelemek istiyorum, yakın zamanda ortaya atılan ‘hidroksiklorokin (Plaquenil)’ örneği üzerinden.
Hidroksiklorokin (Plaquenil) COVID-19 tedavisinde gerçekten yararlı mı?
Bu sorunun cevabını, böyle bir olasılığın mümkün olabileceği şeklinde vermek gerekli. Ama gerçekten o noktada mıyız ve hastalarımıza ya da sağlıklı insanlara bu ilacı verelim mi, bu ayrı bir tartışma.
Hidroksiklorokin (HKl) kullanımı bir süredir sosyal medyada (kısıtlı da olsa) giderek artan bir destek buluyordu, ancak ABD başkanı Donald Trump’ın Tweeter hesabından paylaştığı bir mesaj ile, bu desteğin daha da artması beklenmeli. Trump, HKl ve Azitromisin (bir antibiyotik) kombinasyonunun hastalığı önlemede mucizevi sonuçlar doğurduğunu ve ABD halkına derhal uygulanması gerektiğini söylüyor. Gerçekten öyle mi, bakalım:
İddianın kaynağı Gautret ve arkadaşlarının International Journal of Antimicrobial Agents dergisinde 20 Mart tarihinde yayınlanan bir yazısı (tam metin için tıklayınız). Bu yazıda, randomize edilmemiş toplam 36 hastanın (20 HKl, 6 sında ek olarak Azitromisin kullanılmış; 16 kontrol) 14 gün içinde hastalığın nedeni olan SARS-CoV-2 virüs yükünden kurtulma oranları inceleniyor ve özellikle KHl + Azitromisin gurubunda 3. günden başlayarak virüsten temizlenmenin anlamlı olarak daha fazla olduğu sonucuna varılıyor. Buraya kadar iyi, böyle bir iddianın ABD başkanı tarafından kabul görmesinde de pek sorun yok.
Ancak;
Yazı daha ayrıntılı incelendiğinde, bazı sorunlar ortaya çıkıyor.
·      Yazarlar aslında 26 tedavi (HKl) hastası ile başlamışlar ve 6 hastayı takip edemediklerinden çalışmadan atmışlar. Takip edilememe nedenleri:
o   3 hastanın yoğun bakıma naklinin gerekmesi,
o   1 hastanın ölmesi,
o   2 hastanın da kendi istekleri ile tedaviyi sonlandırması (muhtemelen HKl kullanımını tolere edememeleri nedeniyle)
·      Yazıdaki rakam, tablo, figür ve istatistik değerlendirmeler bağımsız araştırmacılar tarafından doğrulanamıyor (ilgilenenler için PubPeer değerlendirmeleri burada)
·      Yazarlar hastaları 14 gün takip etmek üzere başlayıp 6. günden daha ileri takip sonucu vermiyorlar.
·      Yazı yayınlanmadan önce gerçek bir bilimsel değerlendirme (bu gibi yazılar için standart olan ‘peer review) yapılmamış ve yazarlardan biri yayınlandığı derinin editörü.
Tüm bu sorunlara bakıldığında, ABD başkanı tarafından da refere edilmiş olan bu yazının bilimsel değerinin çok çok düşük olduğu görülüyor.
Tabi başka sorunlar da var;
·      Dünya genelinde 300.000’den fazla hasta sayısı olmasına rağmen yalnızca 36 hastanın çalışılmış olması,
·      Başarılı sonuç kriterinin gerçek bir klinik sonuç değil (mesela ölüm ya da sağkalım) bir indirekt (proxy) sonuç üzerine kurgulanmış olması,
·      En önemlisi, dünya genelinde %4.2 (308.594 vakada 13.069 ölüm) ve ülkemizde %2.2 (947 vakada 21 ölüm) olduğu düşünüldüğünde, %3.8 (26 vakadan 1’i) ölüm ve %11.5 yoğun bakım (26 vakadan 3’ü) oranının başarılı bir tedaviyi işaret etmekten uzak olması, gibi.
Tabi, HKl kullanımının neden olabileceği yan etkilerden bahsetmiyoruz bile (İngilizce ve Türkçe kaynaklar).
Sonsöz:
Bu gibi kriz durumlarında çıkmadık candaki umutlara sarılmak kadar doğal bir şey olamaz. Ancak yöneticilerin ve özellikle hekimlerin görevi halkı doğru ve sağlıklı şekilde bilgilendirmek ve tedavi etmek olmalı. Her duyduğumuza inanmayalım, COVID-19 tedavisinde de gerçek bilimi referans alalım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder