27 Mart 2015 Cuma

Ani başlayan çok şiddetli bel ağrım var, tutuldum kaldım. Ne yapmalıyım?

Skolyoz konusunda dokuz adet blog yazdıktan sonra, biraz konuyu değiştirip bel ağrıları ve olası nedenleri; tedavileri; ve bel ağrıları konusunda yanlış bilinenlere değinmek istiyorum.

İşte ilk konumuz;


  • Ani başlayan çok şiddetli ağrım var, tutuldum kaldım. Ne yapmalıyım?
Ani başlayan şiddetli bel ağrıları, bazen bacaklara da yayılarak, gerçekten çok korkutucu olabiliyor. Düşünsenize, bir sabah uyanıyorsunuz ve ağrıdan kıpırdayamaz haldesiniz. Ya da, bir eşya kaldırırken aniden belinizden bir ses geldi ve kıpırdayamayacak kadar ağrınız başladı. Gerçekten çok rahatsız edici.

Buna karşın ilginç bir şekilde, bu ağrıların çok büyük bir kısmı aslında ciddi bir sağlık sorununa işaret etmiyor ve günler veya en fazla haftalar içinde kendiliklerinden geçip gidiyor. Bu durumda, öncelikle sizin ağrınız bu tipik ağrı mı yoksa altından gerçekten ciddi bir sorun çıkabilir mi diye araştırmak gerekli. 

Bel ağrısının altında ciddi bir sorun olabileceğini düşündüren bulgular:
  1. Ağrı dizlerinizin altına, ayaklarınıza kadar iniyorsa,
  2. Ağrı ile birlikte bacaklarınızda az da olsa kuvvet ve/veya his kusuru hissediyorsanız,
  3. Bilinen bir kanseriniz yada vücudunuzun başka bir yerinde iltihabi durumunuz var ise,
  4. Belinizle birlikte karnınız da ağrıyorsa
  5. 65 yaş üzerinde iseniz veya kadınlar için, uzun yıllardır menapozda iseniz;
ağrınızın araştırılması için bir sağlık kurumuna başvurmakta yarar var. Bu sağlık kurumu birinci basamak, yani aile hekiminiz de olabilir. Hekiminiz sizi muayene ettikten sonra herhangi bir şüphede kalır ise, MR, röntgen vb. araştırmaları yapacaktır.

Eğer yukarıdaki durumların hiçbirine sahip değilseniz ve sağlığınız genel olarak yerinde ise, çok telaşlanmayın, birkaç gün bekleyin. Günler içinde ağrınız azalmaz ve giderek artar ise doktora başvurun.

Son olarak, beklerken ne yapalım?
  1. Mutlak yatak istirahati iyi değildir, mümkün olduğu kadar hareketliliğinizi korumaya çalışın.
  2. Yatak istirahati yapacaksanız 3 günden fazlası zararlı, daha fazla yapmayın. Eğer 3 günde hala nispeten iyileşmediyseniz ve çok şiddetli ağrınız var ise doktora başvurun.
  3. Bel ağrısının mucizevi bir ilacı yoktur. Genel olarak rahat kullanabildiğiniz bir ağrı kesici yada kas gevşetici tercih edin, ikisini birlikte kullanmanın herhangi bir yararı yok, yan etkileri nedeniyle kaçının.
  4. Basit ağrı kesicileri tercih edin. Hem yan etkileri daha az, hem de günlük dozları daha geniştir. Günlük olarak daha fazla sayıda alınabilirler.
Bu konuya devam edeceğiz.

21 Mart 2015 Cumartesi

Skolyoz ameliyatı bana verilmiş bir ceza mı?



    Skolyoz konusunu inceliyoruz. Önceki yazılarda sorun nedir, neden yakınıyoruz sorusuna cevap aramaya başlamıştım, aynı konu üzerinde devam ediyoruz.
    Gelin skolyoz konusunda yaratılmış olan bir diğer efsaneye bakalım:


    • Skolyoz ameliyatları ileri derecede risklidir, ameliyat olmamak için ne gerekiyorsa yapılmalı.

             Kesinlikle yanlış. 

    Skolyoz ameliyatları ciddi ve büyük ameliyatlardır, hafife almak ve gerekli gereksiz her hastaya önermek ve uygulamak kesinlikle etik bir davranış değildir. Daha önceki yazılarda skolyoz ameliyatlarının kozmetik nedenle yapılabileceğini söylemiştim, ancak bu durum yalnız ileri deformitelerde ve vücdun görüntü ve formunun ciddi olarak bozulduğu durumlarda söz konusu olur.

    Skolyoz ameliyatını vücudumuzdan beğenmediğimiz bir nevüsü (ben) aldırmak gibi düşünmek ciddiyetsizlik olur.

    Buna karşın, skolyoz ameliyatları skolyozlu hastalara verilen bir ceza da değildir. 

    Belli durumlarda hastaya ameliyat önerilmesi o hastanın ameliyat olarak daha iyi olacağı düşünüldüğü içindir. Tekrar altını çizerek yazayım: Ameliyat bir ceza değil tedavi türüdür. Diğer tedavilerin başarısız olduğu durumlarda ve doğru endikasyonlarla hem hastaları sakatlık psikolojisinden kurtarır hem de çok ileri eğriliklerde hayat kurtarıcı olabilir.

    Hastalarımıza gerkmediği halde cerrahi önermek ne kadar etik değilse, gerektiği zaman cerrahi tedaviyi, risklerini abartmak yoluyla kötülemek ve hastayı cerrahi tedaviden uzaklaştırmaya çalışmak da o kadar etik değildir. Her ikisi davranışla da nadir de olsa karşılaşıyoruz, ancak dediğim gibi, neyse bu haller istisna kalmaya devam ediyor.

    19 Mart 2015 Perşembe

    40 dereceyi geçen her skolyoz mutlaka ameliyat edilmeli mi?

    Skolyoz konusunu inceliyoruz. Önceki yazılarda sorun nedir, neden yakınıyoruz sorusuna cevap aramaya başlamıştım, aynı konu üzerinde devam ediyoruz.
    Gelin skolyoz konusunda yaratılmış olan bir diğer efsaneye bakalım
    • İlerlemiş ve belli bir dereceyi geçmiş skolyozlar mutlaka hemen ameliyat edilmelidir.
             Mutlaka ve hemen kısımları yanlış. 

    Belli bir derecenin (belde 40, sırtta 50) üzerindeki skolyozların iki önemli özellikleri var:


    1. Genellikle bu derecelerden sonra başkaları tarafından da farkedilebilen kozmetik bir sorun olmaya başlıyorlar.
    2. Hastanın boy büyümesi dursa bile ilerleyebiliyorlar.
    Gelin bu iki faktörü inceleyelim. Öncelikle, skolyozun oluşturduğu görüntü bozukluğunun hastanın kendisi ve ailesi tarafından algılanması ve önemsenmesinin, dışarıdaki herhangi insanlar tarafından tanınmasından farklı olduğunu belirteyim. Çok sık karşılaşılan bir durum: hastamızın 20-30 derecelerde skolyozu var, ya ailesi bir acayiplik olduğunu düşündüğü için, yada başka bir nedenle çekilen (mesela bir akciğer) röntgeninde göründüğü için skolyoz aniden fark (ve teşhis) ediliyor. 

    Bu durumdaki hastalar o andan itibaren kendilerini sakat olarak görmeye başlıyorlar. Hastanın görüntüsü geçen haftadan farklı mı? Kesinlikle hayır. Geçen hafta görüntümüzden bir şikayetimiz varmıydı? Yine hayır. Bu örneği skolyoza bağlı "ben çirkinim" algısının aslında ne kadar değişken olabildiğini vurgulamak için hep veririm.

    Peki, 40-50 dereceyi geçerse ne olur? 

    Tek fark, artık şans eseri değil de gerçekten görülerek farkedilmesi. Evet, bu derecelerdeki skolyozlar dışarıdan farkedilir.

    Bu önemli mi? Kişiye göre değişir. Her insanın kendi beden algısı faklıdır. Bu nedenle de, ne skolyozundan rahatsız olarak düzeltilmesini isteyen bir kişiyi yalnızca kozmetik bir cerrahi istiyor diye küçümseriz (ki gerçekten büyük ölçüde kozmetik cerrahidir, ta ki 80li derecelerde olmasın); ne de bu durumdan rahatsız olmayan bir kişiye (eğer büyümesini tamamlamış ise) mutlaka ameliyat olmasını öneririz. Kısaca, eğer vücudunuzun şekli ile barışıksanız mutlaka ameliyat olmanız gerekmez.

    Erişkinlikte de ilerlerse ne yaparız (ki ilerleyebilir demiştiniz)?

    Bunu ilerlerse ve sorun olmaya başlarsa düşünürüz. Daha önce skolyozların 80li derecelere ulaşmadan gerçek tıbbi sorunlar yaratmadıklarından bahsetmiştim. Artık günümüzde zaten bu kadar ileri ve tedavi edilmemiş skolyoz vakaları çok nadir.

    Buna karşılık, 40-50 derecelere gelmiş skolyozlar orta yaşlara yaklaşılıp vücut biraz ağırlaşınca ağrı kaynağı olabiliyorlar. Hastaları bu yönden uyarıyoruz. Ancak o zaman da hastalarıma söylediğim, "İleride muhtemelen ağrınız olacaktır. O zaman (eğer olursa) tedavi olmayı seçebilirsiniz, ama buna karşın aynı zamanda görüntünüzden de şikayetçiyseniz, şimdi (yada daha erken) tedavi olmayı da seçebilirsiniz" seçenekleridir.

    Özet olarak;

    Büyümesini tamamlamış kişilerde 40-50 dereceyi geçen skolyozlar görüntü yada ileri yaşlarda ağrı nedeniyle genellikle cerrahiye gider. 

    Ancak, bunun zamanlaması tümüyle hastanın kararıdır, görüntünüzle barışıksanız mutlaka acele ameliyat olmaya gerek yok.



    17 Mart 2015 Salı

    Skolyozun boy büyümesi ile ne ilgisi var?

    Skolyoz konusunu inceliyoruz. Önceki yazılarda sorun nedir, neden yakınıyoruz sorusuna cevap aramaya başlamıştım, aynı konu üzerinde devam ediyoruz.
    Bu sefer bir efsaneden değil de genellikle pek anlaşılmayan yada yanlış anlaşılan skolyoz-büyüme ilişkisinden bahsetmek istiyorum.


    • Skolyozun büyüme ile ne ilgisi var?
    Aslında direkt bir ilgisi yok, yani skolyozu ortaya çıkaran etmen büyüme değil muhtemelen. Ancak yine de skolyozun seyrini en fazla etkileyen faktörün büyüme olduğu söylenebilir. Peki, neden böyle?

    Şöyle düşünelim, kendimiz yada çocuklarımız büyürken, sağ tarafları ile sol taraflarının eşit büyüyeceğini mutlak bir doğru olarak düşünüyoruz. Ya öyle değilse? Büyüyen çocukların skolyoz hastalığına omurganın sağ / sol büyüme simetrisinin bozulması neden olabilir mi? Evet, son derece mantıklı, olabilir. Bu durum doğuştan skolyozlarda (konjenital) genellikle tam bir sağ/sol asimetrisi, idyopatik olanlarda ise biraz ön-sağ/arka-sol asimetrisi (yada tersi) şeklinde görülüyor.

    Peki, neden skolyoz ergenlikte ortaya çıkıyor yada artıyor? Tam da bu büyüme asimetrisi nedeniyle olabilir. Çocuğumuzun en hızlı boy attığı dönemde, omurgasının da bir tarafı diğer tarafına göre çok hızlı boy atıyor, bu nedenle de bir bakıyoruz, eğrilik bazen bir yılda 15-20 derece artabiliyor. 
    • Şimdi, önemli bir soru: çocuklarımız kaç yaşına kadar büyür?
    Skolyoz açısından, sanıldığı gibi 18 yaş değil. 18 yaş daha çok zihinsel bir sınır, bedensel değil. Doğrusu ne? 
    1. Kızlar; genellikle ilk adet görmelerinden sonra 1-2 yıl daha büyüyüp, erişkin boylarına çok yakın bir boya gelirler.
    2. Erkekler; biraz daha zor, çünkü adet gibi kesin bir gösterge yok. Ancak onlarda da aynı işlevi ses kalınlaşmasının gördüğü düşünülüyor. İlginçtir, ses kalınlaşması aniden, neredeyse günler içinde oluveren bir şey.
    • Peki, madem öyle, skolyoz neden bazen erişkinlerde de ilerliyor yada erişkin yaşta ortaya çıkabiliyor?
    Erişkinlerde ilerleyen skolyozlar genellikle belirli bir derecenin (bundan daha önce de bahsetmiştim) üzerinde ve artık omurganın bedeni tam dik olarak taşıyamadığı durumlarda ortaya çıkıyor. Yani bu durumda, asimetrik bir büyüme değil de, omurganın asimetrik bir çökmesi ilerleme nedeni. 

    Burada tekrarlayalım, eğer 30 derecenin altında bir skolyozunuz var ve büyümeniz tamamlanmış ise, çok ileri yaşlarınıza dek skolyozunuzun ilerlemesi beklenmez!

    Erişkinlikte ortaya çıkan skolyozlar ise genellikle daha yaşlı kişilerde, vücudun zaten biraz çökmeye başlaması ile oluşuyor. Boyumuz büyürken nasıl asimetrik büyüyebiliyorsak (bir hastalık), kısalırken de asimetrik kısalabiliyoruz (başka bir hastalık). Bu nedenle, erişkinlerin skolyozlarının ilerlemesini boylarını takip ederek yapabileceklerini belirtmekte yarar var. 30-50 yaşlarınız arasında, skolyozunuzun ilerlemesinin en önemli belirtisi boyunuzun kısalmasıdır.

    Görüldüğü gibi, skolyoz boy ilişkisi her yaşta karşımıza çıkıyor.

    16 Mart 2015 Pazartesi

    Bütün skolyozlar korse ile tedavi edilebilir mi?

    Skolyoz konusunu inceliyoruz. Önceki yazılarda sorun nedir, neden yakınıyoruz sorusuna cevap aramaya başlamıştım, aynı konu üzerinde devam ediyoruz.
    Gelin skolyoz konusunda yaratılmış olan bir diğer efsaneye bakalım:



    • Her skolyoz korse ile tedavi edilebilir, bu durum hayatın her döneminde geçerlidir.
              Kısmen yanlış. 

    Özellikle nedeni bilinmeyen (idyopatik) skolyoz eğiriliğinin ilerlemesinin büyük ölçüde büyüme ile ilişkili olduğundan bahsetmiştik. Bu durumda, bu tip skolyozlarda büyümenin olumsuz etkilerini ortadan kaldırmak için korse kullanımı gündeme gelebilir. Gerçekten de, büyüme çağındaki çocukların bir kısmında korse uygulamalarının hastalığın ilerlemesini yavaşlatabileceği hatta durdurabileceği biliniyor. Burada basit bir parmak hesabı var; büyümesi devam eden çocuklarda görülen eğriliklerin kabaca:

    1. Üçte biri zaten ilerleyip önemli bir dereceye ulaşmıyorlar. (Bu "önemli" derecelerin ne olabileceğinden daha önce bahsetmiştim, ilgilenenler bu konuda önceki yazılarıma bakabilir).
    2. Üçte biri ne yaparsak yapalım kendi doğal seyrini devam ettirip varacağı noktaya varıyor, kısaca korse vb. tedavilere cevap vermedikleri söylenebilir. Bu önemli bir nokta çünkü korsenin ameliyata gidecek kadar ilerleme potansiyeli olan çocuklarda etkinliği çok tartışmalı, ameliyat gereksinimini azaltmıyor olabilir.
    3. Üçte birinde ise, korse ile hastalığın doğal seyrini değiştirip ilerlemesini yavaşlatmak yada durdurmak mümkün. Çok çok istisnai bazı durumlarda da korse ile bir miktar gerileme görülebiliyor. Bu hastalarda da yıllar içinde genellikle ilk başladıkları noktaya, hatta biraz daha ilerlemiş bir duruma dönülmesi sık görülüyor.
    Bu temel bilgi ışığında, korse konusunu şu şekilde özetlemek mümkün:

    • Erken yaşlarda farkedilen idyopatik skolyoz hastalarında, uygun korse yapımı mümkün ise (her şehrimizde iyi korse yapmak mümkün olmayabiliyor ne yazık ki) korse kullanımı önerilebilir. 
    • Skolyozun başlama/farkedilme yaşı ne kadar küçük ise korse o kadar gereklidir.
    • Korse esas olarak koruyucu bir uygulamadır, amacı var olan durumu korumaktır. İstisnai olarak bir miktar düzelme sağlanabilir.
    • Ancak ve ancak büyüme çağındaki kişilere uygulanması anlamlıdır. Büyümesini tamamlamış kişilerde (geç ergenlik dönemi çocuklar dahil)  skolyoz tedavisi için korse uygulanmasının hiç ama hiç bir anlamı ve etkinliği yoktur.
    • Büyük ölçüde yalnızca ve yalnızca çocukluk (bebeklik dahil) ve ergenlik çağı idyopatik skolyozlarında etkilidir. Kas hastalıkları, doğumdan gelen skolyozlar ve erişkinlerin skolyozlarında kullanılması (çok istisnai bazı durumlar dışında) etkili ve uygun değildir.

    12 Mart 2015 Perşembe

    Skolyoz kalbe baskı yapar mı?

    Skolyoz konusunu inceliyoruz. Önceki yazılarda sorun nedir, neden yakınıyoruz sorusuna cevap aramaya başlamıştım, aynı konu üzerinde devam ediyoruz.
    Gelin skolyoz konusunda yaratılmış olan bir diğer efsaneye bakalım:



    • Skolyoz kalbe ve akciğerlere baskı yapar, ölüme neden olabilir.
          Sık rastlanan skolyoz tipi için büyük ölçüde yanlış. 

    Daha önceki yazılarımda en sık rastlanan skolyozun ergenlik çağında başladığını ve ilerlemesinin büyük ölçüde boy büyümesine paralel olduğunu belirtmiştim. Bu tip skolyozlar nadiren çok ileri derecelere ilerliyorlar, hele ki sağlık hizmetlerine erişimin yaygın ve kolay olduğu günümüzde ciddi bir sorun haline gelmeden büyük ölçüde tedavi ediliyorlar.

    Skolyoz ve kardeşi olan kifoz (sırtta gerçek kamburluk, omurganın öne doğru eğilmesi) ancak 80 ila 100 derecenin üzerine çıkınca gerçekten akciğerleri sıkıştırıp akciğer ve dolaylı olarak kalp hastalıklarına neden olabiliyorlar. Bu durumda, en sık rastladığımız ergenlik tipi skolyozda, hele ki 20-30-40 derecelerde eğriliği olan hastaların "aman bunu tedavi etmezsek ilerde kalbinize baskı yapar" denilerek korkutulması doğru değil, doktorluk ahlakına uygun da değil. 

    Ancak, çok erken çocukluk döneminde başlayıp büyüme süresince çok ciddi boyutlara varan (100 derece ve üstü) skolyozlar, hem özellikle çocukulukta başlayıp akciğerleri daha tam gelişemeden etkilemeleri hem de uzun bir büyüme dönemi sırasında çok çok ilerleyebilmeleri nedeniyle ciğerler ve kalp için ciddi sorunlar yaratabiliyorlar. 

    Her ne kadar o boyuta varacak skolyozların hasta ciddi bir mahrumiyet bölgesinde yaşamıyorsa zaten erken çocukluk döneminde farkedilip tedavilerine başlandığını düşünüyorsak da, ilginç bir şekilde, bu hastalarda başka bir "efsane" devreye girip, bu sefer "skolyoz 18 yaşından önce tedavi edilirse çocuğunuz büyümez" kalıbına takılabiliyoruz. Bu inanç da en az diğeri kadar tehlikeli, hatta biraz daha tehlikeli çünkü hastaların hayatına mal olabiliyor.

    Sonuç olarak;

    1. Ergenlikte başlayan düşük derecelerdeki skolyozlar (ve kifozlar) 80 dereceleri aşmadıkça akciğer ve kalp sorunlarına neden olmaz. Böyle bir şeyden korkmayın.
    2. Buna karşın, eğer çocuğunuzda çok küçük yaşta başlayan bir skolyoz varsa (nadir olmakla birlikte), mutlaka tedavi edilmesi gerekir, çünkü erken çocukluk skolyozları gerçekten akciğer gelişimini etkileyerek çocukların hayatını kısaltıp erken yaşta kaybedilmelerine neden olabilirler.

    10 Mart 2015 Salı

    Yüzme skolyoz hastalarında faydalı mıdır?

    Skolyoz konusunu inceliyoruz. Önceki yazılarda sorun nedir, neden yakınıyoruz sorusuna cevap aramaya başlamıştım, aynı konu üzerinde devam ediyoruz.
    Gelin skolyoz konusunda yaratılmış olan bir diğer efsaneye bakalım:



    •     Skolyoza yüzme iyi gelir, yüzme dışındaki sporlar zararlıdır.


     Muhtemelen yanlış. Öncelikle, yüzmenin skolyozun açısına yada ilerlemesine hiç bir olumlu katkısı olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Kendimiz yada çocuklarımız her gün günde 8 saat yüzsek, 3 yada 6 ay sonra tekrar röntgen alsak, sonuçta skolyozun kendi seyrine göre ya aynı yerde yada ilerlemiş olacağını görürüz. Bunun aksini gösteren hiç bir delil yok.

    Bu durum diğer sporlar için de geçerli. Yine sabah akşam spor yapsak, yine röntgenimiz aynı görünecektir. Bu konuyu özellikle vurgulamamın iki nedeni var:
    1.      Yüzmeye yada diğer sporlara bizi yada çocuğumuzu iyileştirecek diye fazla gönül koymayalm. Spordan mucize beklemek sonra ciddi hayal kırıklıklarına neden olabiliyor.
    2.      Spor yapmayı yada diğer bedensel aktiviteleri bir ilaç haline getirmek özellikle çocuklar üzerinde son derece olumsuz sonuçlar verebiliyor. Spor yapmayı sağlığımıza yararlı olduğu için isteyelim, çocuklarımıza da bu nedenle sevdirelim yoksa skolyozlarının ilacı olarak değil.


    Ancak, aynı zamanda, düzenli spor yapan gençler ve erişkinler vücutlarını ve duruşlarını daha iyi kontrol edebildikleri için, spor yapmanın kişinin dışarıdan görüntüsüne olumlu etkileri olduğu doğru. Özellikle çocuklar ve gençlerde bu etki spora başlandıktan sonraki erken dönemlerde de kolayca gözlenebiliyor.

    Bu konuda da yüzmenin diğer sporlara (düzenli yapıldıkları sürece) ciddi bir üstünlüğü olmadığını da belirtelim, çocuklarınızı illa ki yüzdürmek için binbir zahmet ve masrafa değmez. Ben genellikle hastalarıma kendi tercihleri olan ve sürdürülmesi imkanlar dahilinde olan bir sporu yapmalarını öneririm; en iyi sonuçların bu şeklide elde edileceğini düşünüyorum.

    Benzer konuları işlemeye devam edeceğiz.

    7 Mart 2015 Cumartesi

    Skolyoz nedeniyle yıllar içinde kambur olur muyum?

    Skolyoz konusunu inceliyoruz. Bir önceki yazıda sorun nedir, neden yakınıyoruz sorusuna cevap aramaya başlamıştım, aynı konu üzerinde devam ediyoruz.
    Gelin skolyoz konusunda yaratılmış olan bir diğer efsaneye bakalım:

    •     Skolyoz hayat boyu ilerler, yıllar içinde çok büyük ve çirkin görünen bir kambura neden olur.
        Skolyoz tipine göre farklı olabilmekle birlikte, büyük ölçüde yanlış. 

              En sık rastladığımız tip olan idyopatik (sebebi bilinmeyen) skolyoz esas olarak boy büyümesi ile ilerler, erişkinlerde ilerlemesi ya çok yavaşlar yada durur. Ancak burada kritik bir derece var, ortalama 40 dereceyi geçen skolyozlar (sırtta yerleşenler için 50 dereceye kadar olabilir) erişkin yaşlarda da yavaş bir tempo ile artabilir (yılda ortalama 1 derece). Bu nedenle;
    1.      Bu derecelerin üzerindeki skolyozları izlemeyi istiyoruz.
    2.      Eğer bu dereceler henüz büyümemiz devam ederken geçilmiş ise ameliyat önerebiliyoruz. Görüldüğü gibi, 40 derece sihirli bir sayı değil, arkasında yatan bir mantık var.
       Bunun dışında, kas hastalıklarına bağlı skolyozların da hayat boyu ilerleyebileceğini biliyoruz. Ancak,  10 lu yada 20 li yaşlarınızda ortaya çıkmış yada farkedilmiş ve nispeten düşük derecelerde kalmış bir skolyoz, aniden çılgınlar gibi ilerlemeye başlayıp sizi kambur yapmaz
         
            Ergenlikte başlayan skolyoz hastalığın, insanları çok ileri kamburluğa götüren ve romatizmal bir hastalık olan "Ankilozan Spondilit" ile hiç ilgisi yoktur. Bu hastalık nedeniyle sakatlık derecesine varan kamburluklar oluşması çok çok nadirdir ve olacaksa zaten erken çocukluk yaşlarında farkedilip tedavi edilir.